Ortaklık Paylarının ve Ortaklık Haklarının İncelenmesi Davası

I. Giriş

6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun (“TTK”) yürürlüğe girmesiyle birlikte, birleşme işlemi ile ilgili ayrıntılı düzenlemeler gerçekleşmiştir. Bu kanun aracılığıyla Türk hukukunda büyük yenilikler sağlanmıştır. TTK’nın yeniden yapılandırmaya ilişkin düzenlemeleri yabancı hukuk normları göz önünde bulundurularak hazırlanmıştır. Bu kapsamda özellikle İsviçre’nin Birleşme, Bölünme, Tür Değiştirme ve Malvarlığı Devrine İlişkin Federal Kanunu ve Avrupa Birliği’nin birleşme işlemlerine ilişkin 78/855/EEC sayılı Üçüncü Yönergesi ve bölünme işlemlerine ilişkin 82/891/EEC sayılı Altıncı Yönergesi’nden esinlenilmiştir.

TTK kapsamında, yeniden yapılandırma işlemlerinin kolaylaştırıldığı görülmektedir. Bunun yanında kanun koyucu, farklı çıkarlar arasındaki dengeyi korumak için bazı yeni dava hakları da getirmiştir. Bunlara örnek olarak, ortak hükümler başlığı altında 191. maddede düzenlenen inceleme davası gösterilebilir. Bu davanın bir diğer adı da denkleştirme davasıdır. Bu davada ortak, birleşme, bölünme ve tür değiştirme işlemleri sonucu ortaklık payı ve ortaklık haklarının, devralan veya yeni kurulan şirkette gereği gibi korunmadığı veya TTK madde 141’de düzenlenen ayrılma karşılığının uygun belirlenmemesi sebebiyle hakkaniyete uygun bir denkleştirme akçesinin saptanmasını talep edebilecektir. Denkleştirme akçesi, ortaklık haklarının zarara uğramasından dolayı pay sahiplerinin, şirkete karşı ileri sürebilecekleri bir taleptir.

Ortaklık payı, esas sermaye sistemi içerisinde birim anlam taşıyan paydır. Ortaklık hakkı ise gerek kanun gerekse de esas sözleşmeyle tanınan payın doğumu ile ortaya çıkan ve paya bağlı olan tüm haklardır. Ortaklık payı ve ortaklık haklarının birleşme sonrası korunup korunmadığının belirlenmesinde en önemli faktörlerden biri de ortaklıklar tarafından yapılan değerlemedir. Bunun yanında ayrılma akçesinin tespitinde de en önemli olan husus payın değerinin tespitidir. Kanun koyucu payın gerçek değeri karşılığında bir ayrılma akçesinin belirlenmesini zorunlu kılmıştır. Bu kapsamda payın da ayrıca değerlemeye tâbi tutulması gerekmektedir. Bu çerçevede paya bağlı haklar ile imtiyazların da şirket değerinden bağımsız olarak tek başına paya sağladığı artı değer göz önünde bulundurulmalıdır.

Şirket değerlemesi, bir şirketin belirli bir süreyi kavrayan dönemde bugünkü fayda ile değişim oranının hesaplanmasında temel alınacak şirket değerinin takdir ve tespitidir. Değişim oranı ise, devreden şirket veya şirket pay sahiplerine devralan veya yeni kurulan şirkette ne miktarda pay verileceğini gösteren bir orandır. Değerleme sonucunda şirketin değeri ve değişim oranı tespit edilecek, ardından da sermaye artırım miktarı bulunarak, pay sahiplerine yeni şirket payları verilecektir. Bu sebepten dolayı birleşmelerin en önemli ve kritik işlemini değerleme oluşturmaktadır. Nitekim pay sahiplerinin ortaklık payı ve ortaklık haklarının, devralan veya yeni kurulan şirket tarafından korunup korunmadığı, değerleme işlemi aracılığıyla tespit edilecektir.

Anonim şirket birleşmelerinden hukuki olarak en fazla etkilenenler, birleşmeye katılan ortaklıkların pay sahipleridir. Birleşme sonrası pay sahipleri, ya ortağı oldukları şirket infisah edilerek başka bir şirkete dahil olmaktadırlar ya da mevcut şirketin, başka bir şirket bünyesine dahil olmasından dolayı mevcut pay sahipliği konumları değişmektedir. Birleşme işleminin ortaya çıkardığı etkenlerden dolayı, birleşme sonrası pay sahiplerinin korunmasına yönelik bir takım dava hakları düzenlenmiştir. Bu davalardan biri de TTK’nın 191. maddesinde düzenlenen “Ortaklık Paylarının ve Ortaklık Haklarının İncelenmesi” davasıdır. Anonim ortaklıkların birleşmesi bakımından en önemli hususlardan biri de birleşme ilkeleridir. Pay sahiplerinin ortaklık payı ve ortaklık haklarının birleşme sonrası korunması gerektiği, birleşme işlemine egemen olan ilkelerin bir sonucudur. Anonim şirket birleşmeleri bakımından üç ilkenin gözetilmesi gerekmektedir. Bunlar, külli halefiyet, tasfiyesiz infisah ve pay sahipliğinin devamı ilkesidir. Bu ilkelerin ihlal edilerek, birleşmenin gerçekleşmesi mümkün değildir. Aksi halde birleşmeler hukuken geçerli olmayacaklardır ve ortaklık haklarının korunduğu savunulamayacaktır. Denkleştirme davası (ortaklık paylarının ve ortaklık haklarının incelenmesi davası) esas alınarak, birleşme sonrası ortaklık payı veya ortaklık hakları korunmayan veya birleşmeden olumsuz etkilenen pay sahipleri tarafından açılan bir davadır. Bu kapsamda ilk olarak inceleme (denkleştirme) davası geniş kapsamda incelenerek, diğer dava türleriyle olan ilişkisine değinilecektir. Daha sonra da bu davanın sonuçlarına ve şirketin birleşme kararı üzerindeki etkisine değinilecektir.

II. Anonim Şirketlerde OrtaklıkPayı Kavramı

Pay kavramının temelinde üç unsur bulunmaktadır. Bu unsurlar; payın esas sermaye sistemi içerisinde birim anlam taşıması, payın pay sahiplerine ortaklık haklarından yararlanma imkânı tanıması ve payın ortaklık sıfatı ve ortaklık haklarının içeriğini göstermesidir. Anonim şirketlerde pay kavramı öncelikle esas sermayenin bölünmesi suretiyle ortaya çıkan birim anlamı taşımaktadır. Her anonim şirket, kuruluş aşamasında kanunda yer alan miktarda sermaye ile kurulmak zorundadır. TTK’nın 332. maddesinin 1. fıkrasına göre, halka açık olmayan bir anonim şirketin kurulması için en az elli binTürk Lirası’dır. Anonim şirket açısından payın bir başka anlamı da pay sahipliği haklarının oluşmasıdır. Her pay, sahibine pay sahibi haklarından yararlanma imkânı tanınmaktadır.

III. Anonim Şirket Birleşmelerinde Ayrılma Akçesi

TTK aracılığıyla birleşmenin sonuçlarına katılmak istemeyen pay sahiplerine, şirketteki paylarının gerçek değeri karşılığında verilecek ayrılma akçesiyle, ortaklıktan ayrılabilme imkânı sağlanmıştır.

TTK’nın 141. maddesi aracılığıyla ayrılma hakkı karşılığında pay sahiplerine, devreden şirketteki paylarının gerçek değerine denk gelen bir ayrılma akçesi verileceği düzenlenmiştir. Pay sahiplerine verilecek olan ayrılma akçesinin uygun belirlenmemiş olması halinde, pay sahibine TTK’nın 191. maddesi çerçevesinde denkleştirme davası açabilme imkânı tanınmıştır.

1. Ayrılma Akçesinin Hukuki Niteliği

Ayrılma akçesi, anonim şirket birleşmelerine rıza göstermeyen ve birleşmeyi kendi menfaatine aykırı gören pay sahiplerine, mevcut paylarının gerçek değeri karşılığında bir bedel ödenerek, bahse konu pay sahiplerinin ortaklıktan ayrılmaları sonucunu doğuran bir ödemedir.

Bunun yanı sıra ayrılma akçesi, birleşme sonucu pay sahibinin, seçimlik veya zorunlu olarak şirketten ayrılması karşılığında aldığı payının gerçek değerine tekabül eden bir ödemedir. Bu sebeple ayrılma akçesi, hukuken pay sahibinin ortaklık payının gerçek değeri karşılığında yapılan bir ödemedir.

2. Ayrılma Akçesinin Miktarının Belirlenmesi

TTK’nın 141. maddesi uyarınca birleşmeye katılan şirket pay sahibine, payının gerçek değerinin verilmesi karşılığında şirketten ayrılma hakkı, bir seçimlik hak olarak tanınmıştır. Pay sahiplerinin, böylelikle şirketten kendi rızalarıyla ayrılabilmelerine olanak sağlanmıştır. Fakat aynı maddenin ikinci fıkrasında şirkete, ayrılma akçesi karşılığında pay sahibini ortaklıktan çıkarma hakkı da tanınmıştır. Bu durum ayrılma karşılığının hukuka uygun bir şekilde belirlenmemiş olması veya pay sahiplerinin haklarının olumsuz yönde etkilenerek kişilerin zarara uğramasına da sebebiyet verebilecektir. Dolayısıyla pay sahibine ayrılma akçesinin gereği gibi saptanmamış olması durumunda, TTK’nın 191. maddesiyle denkleştirme akçesi talebinde bulunabilme hakkı tanınmıştır.

Ayrıca ayrılma akçesinin miktarının tespiti açısından, pay sahibinin devreden şirketteki payının gerçek değerinin esas alınması gerektiği düzenlemiştir. Şirket değerlemesi ile payın değerinin belirlenmesi ayrı ayrı gerçekleştirilmelidir ve gerektiğinde payın gerçeğe uygun değerinin elde edilebilmesi için tespit edilen değerler birbiriyle kıyaslanmalıdır. Ayrılma akçesi miktarının belirlenmesinde önemli olan husus, karşılığında ayrılma akçesi verilecek olan payın değerinin belirlenmesidir.

TTK’nın 141. maddesinde birleşme sözleşmesiyle pay sahiplerine seçimlik veya zorunlu olarak ayrılma akçesi tanınabileceği düzenlenmiştir. Ayrılma akçesi miktarının uygun belirlenmesi zorunludur. Kanun, birleşme kararına karşı azınlıkta kalan pay sahiplerini korumaya yönelik olarak kanunda birtakım önlemlere yer vermiştir. Bunlar içerisindeki en etkili çözüm, TTK’nın 191. maddesinde öngörülen denkleştirme davasıdır. Birleşmede, ayrılma karşılığının hukuka uygun belirlenmemesi hâlinde, her ortağa birleşme kararının ilânından itibaren iki ay içinde mahkemeden denkleştirme akçesi saptanmasını isteyebilme hakkı tanınmıştır. Pay sahibi, TTK’nın 141. maddesi çerçevesinde seçimlik hakkını kullanarak ortaklıktan ayrılmayı talep etmişse veya TTK’nın 141. maddesi çerçevesinde çoğunluk kararıyla şirketten çıkarılmışsa, bunun karşılığı olarak ayrılma akçesinin uygun bir şekilde belirlenmemesini dava edebilir. Denkleştirme akçesinin ileri sürülebildiği dava, ortaklık payının ve ortaklık haklarının incelenmesi davası veya diğer adıyla denkleştirme davasıdır.

Ayrılma karşılığının uygun belirlenmemesi dolayısıyla açılan denkleştirme davası farklı sebeplere dayandırılabilir. Buna örnek olarak, ayrılma karşılığının payın gerçek değeri üzerinden değil de şirket değeri üzerinden tespit edilmiş olması ve farklı metotlarla kıyaslanmadan sonuca ulaşılması, ayrılma karşılığının uygun belirlenmediğinin bir göstergesidir. Bu durumda pay sahibi denkleştirme davası açarak, kendisine ayrılma akçesi kapsamında ödenmemiş olan kısmı talep edecektir. Sonuç olarak davacı pay sahibine somut bir ödeme yapılacaktır. Ayrılma akçesinin somut bir para şeklinde verilmesi zorunluluğu, kanunda öngörülmemiştir. Bundan dolayı kanunun gerekçesinde belirtildiği üzere ayrılma karşılığı olarak nakit bir para verilebileceği gibi, birleşme işlemi ile bağı olmayan bir başka şirket payı veya örneğin hisse senedi ile değiştirilebilir tahvil gibi menkul değer de verilebilir.

IV. Ortaklık Paylarının ve Ortaklık Haklarının İncelenmesi Davası

Ortaklık payları ve ortaklık haklarının incelenmesi davası, birleşme sonucu ortaklık payları ve hakları ihlal edilen pay sahiplerinin, bu ihlâl karşılığında belli miktarda denkleştirme talep ettikleri davadır. Bu davayla birlikte, ortaklık yapısında mevcut olan ortaklık paylarının ve haklarının, yeni oluşan ortaklıkta içerik ve kapsam itibariyle aynen devam edip etmediğinin incelenmesini kapsamaktadır. Bu dava, pay haklarının ihlal edildiğini düşünen pay sahiplerinin açacağı davadır.

TTK’nın 140. 161. ve 183. maddeleri, yeniden yapılandırma işleminin niteliğine göre hakların korunmasına ilişkin temel esasları düzenler. Birleşme, bölünme ve tür değiştirmeden sonra kural olarak ortaklar, mevcut haklarını yeni ortaklık yapısına uyarlanmış olarak aynen devam ettirmelidirler. Kısacası ortaklar, yeni şirkette pay ve ortaklık haklarının sahibi olurlar.

TTK’nın 141. maddesi uyarınca, birleşme sözleşmesinde ortaklara birleşen ortaklıkta yer almama yönünde bir seçimlik hak tanınabilir. Gerek çıkma gerekse çıkarma hakkının kullanılması halinde ortağa, ortaklık paylarının gerçek değerine tekabül eden bir bedel ödenir.

Yeniden yapılandırma işleminde ortakların pay ve haklarının devamlılığı ilkesi esastır. Ortaklar, ortaklık dışında bırakılamaz ve hakları uygun olarak korunmalıdır. Bahse konu pay ve haklar, birleşen, bölünen veya türü değişen ortaklıkta devam etmiyorsa ortak TTK’ya aykırı olarak haksızlığa uğramış sayılacaktır.

1. Dava Şartları

Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (“HMK”) 115. maddesinde mahkemenin, dava şartlarının mevcut olup olmadığını davanın her aşamasında kendiliğinden araştıracağı düzenlenmiştir. Dava tarafları da dava şartı noksanlığını her zaman ileri sürebileceklerdir. Aynı maddenin ikinci fıkrasında, dava şartı noksanlığının tespit edilmesi halinde, mahkemenin davayı usulden reddetmesi gerektiği, ancak dava şartı noksanlığının giderilmesi mümkün ise bunun tamamlanması için kesin süre verip, bu süre içinde dava şartı noksanlığının giderilmemesi halinde ise davayı dava şartı yokluğu sebebiyle usulden reddetmesi gerektiği düzenlemiştir.

Denkleştirme davası bakımından görevli mahkeme, TTK’nın 191. maddesi uyarınca asliye ticaret mahkemesidir. Denkleştirme davasında yetkili mahkeme ise, TTK’nın 191. maddesi kapsamında, birleşmeye katılan ortaklıkların herhangi birinin merkezinin bunduğu yer mahkemesidir. Böylelikle pay sahiplerine, ortağı olup olmadıklarına bakılmaksızın birleşmeye katılan şirketlerin herhangi birinin merkezinde dava açabilme imkânı tanınmıştır.

HMK’nın 6. maddesi uyarınca tüzel kişilere ilişkin açılacak davalarda yetkili mahkeme, tüzel kişinin yerleşim yeri mahkemesidir. TTK’da ise davanın, şirketin merkezinde açılması gerektiği düzenlenmiştir.

Dava şartları bakımından önem arz eden bir diğer husus ise, denkleştirme davasının hangi süre içerisinde açılacağıdır. TTK madde 191’de birleşme kararının ilânından itibaren iki ay içinde davanın açılması gerektiği düzenlenmiştir. TTK madde 154’e göre birleşme kararı, Türkiye Ticaret Sicili Gazetesi’nde ilân olunur. Birleşme işlemi, ticaret siciline yapılan tescil ile geçerlilik kazanmaktadır. Buna karşın denkleştirme davasında süre, birleşme kararının ilanından itibaren başlamaktadır.

Devreden şirketin tescil kararının temel alınması gerektiğinden, davanın süresinin hesabında da devreden şirketin birleşme kararının ilanı tarihi esas alınabilir. Ancak birden fazla devreden ortaklığın farklı tarihli ilanlarının olması halinde problem doğacaktır. Sürenin hesabında birleşmeye katılan ortaklıklardan, birleşme kararının tescili en son ilan edilen şirketin ilan tarihi temel alınmalıdır.

Birleşmenin hukuken geçerliliğini kazandığı ân, tescil anıdır. Kanunda denkleştirme davası için ilan tarihinin esas alınacağından dolayı en son tarihli ilanın esas alınması, birleşmenin geçerliliğini etkilemeyecektir.

2. Dava Konusu

Ortak kavramı, TTK’nın 135. maddesinde tanımlanmıştır. Anonim şirket pay sahipleri, limited şirket, şahıs şirketleri ve kooperatiflerdeki ortaklar, “ortak” tanımı kapsamındadırlar. Yeniden yapılandırma işlemi neticesinde oluşan ortaklıkta, ortak olmayı sürdürme hakkının korunması gerekmektedir. TTK’nın 191. maddesinde düzenlenen dava, ortağa tanınan ortaklık hakları, ayrılma akçesi ve diğer hakların uygun olup olmadığının incelenmesine ve denetlenmesine ilişkindir. Bu davayı açan ortak, hakkaniyete uygun bir denkleştirmenin ödenmesini ister.

Davacı, bu davada ayrılma akçesinin adil olmadığını ve haklarının uygun olarak korunmadığını ispat etmelidir. Denkleştirme davası neticesinde mahkemenin hükmedeceği denkleştirme tazminatı, ortaklara ödenecek olan denkleştirme akçesi ile karıştırılmamalıdır. TTK’nın 191. maddesi ile istenecek olan denkleştirme akçesi, ortağa tanınan pay, hak veya ayrılma akçesinin uygun olmaması sebebiyle talep edilen ek bir ödemedir. Mahkeme, TTK’nın 141. maddesinde denkleştirme akçesi için öngörülen %10’luk oranla bağlı değildir.

Yeniden yapılandırma işlemine katılan ve haklarının ihlal edildiğini ileri süren her ortak, bu davayı açabilir. Tüm şirket ortaklarının bu davayı açma hakkı vardır. Yalnızca şirket ortakları, bu davanın davacısı olabilirler. Bunun yanında şirket alacaklılarının ve şirket çalışanlarının hak ve alacaklarına ilişkin talepler, bu davanın kapsamı dışındadır.

Denkleştirme davasında, davacı konumundaki pay sahibi, ortak olmayı sürdürme hakkının, şirket payının veya haklarının kanuna uygun bir şekilde tanınmaması veya ayrılma karşılığının uygun belirlenmemesinden dolayı denkleştirme akçesi saptanmasını talep edebilecektir. Davacı bu dava ile zararını karşılayacak belli bir miktar parayı değil, hakkaniyete uygun bir tazminatı mahkemeden talep edecektir.

3. Denkleştirme Davasının Diğer Davalarla İlişkisi

a. İptal Davası

Birleşmenin iptali davası ile birlikte denkleştirme davasının açılıp açılamayacağının tespit edilmesi, bu iki dava arasındaki ilişkinin incelenmesi ile mümkündür. TTK’nın 192. maddesinde düzenlenen iptal davasında, TTK’nın 134 ile 190. maddeleri arasında düzenlenen hükümlerin ihlâl edilmesi halinde, karara olumsuz oy vermiş ve bunu tutanağa geçirtmiş bulunan pay sahipleri, kararın iptal edilerek ortadan kaldırılmasını talep edebilmektedirler.

TTK’nın 191. maddesinin 4. fıkrasında açıkça düzenlendiği gibi ortaklık haklarının incelenmesine ilişkin dava, birleşme, bölünme ya da tür değiştirme kararının geçerliliğini etkilemez. Bu dava, yalnızca haksızlığa uğrayan ortağa denkleştirme tazminatı ödenmesine ilişkindir. Denkleştirme davasında, yeniden yapılandırma kararının iptaline karar verilemeyecektir. Yeniden yapılandırma kararının iptali için gerekli şartlar yerine geldiği takdirde, kararın iptali için ayrıca dava açılması gerekmektedir.

Birleşmenin iptali davası, kanun hükümlerine aykırı birleşme kararının iptaline yönelik olarak pay sahibi tarafından açılan, birleşme işlemlerine özgü bir davadır. Mahkeme, kanuna aykırılığın giderilebilecek olması durumunda şirkete süre tanıyacaktır. Verilen süreye rağmen ihlâl giderilemediği takdirde ise, birleşme kararı iptal edilerek, tüm ortaklıklar bakımından birleşme öncesi duruma geçilecektir.

Buna karşın denkleştirme davası ise birleşme sonucu ortaklık hakları zarara uğrayan pay sahiplerinin, uygun bir denkleştirme bedelinin saptanmasını talep ettikleri davadır. Bu davada, mahkeme tarafından birleşmeye esas alınan değerleme yöntemleri ve belirlenen değişim oranın âdil olup olmadığı ile tespit edilen şirket değerlerinin gerçeği yansıtıp yansıtmadığı incelenecektir. Bu inceleme neticesinde denkleştirme ödemesine ilişkin bir karar verilecektir. TTK’nın 191. maddesinin 4. fıkrasında bu kararın, birleşme kararı üzerinde herhangi etkisinin olmayacağı da ayrıca belirtilmiştir.

Sonuç olarak bu iki davanın benzerlikleri bulunmamaktadır. Her iki davada talep edilen hususlar birbirinden tamamen farklıdır. Usul hukuku açısından bu iki davanın aynı anda açılmasının önünde dava şartları yönünden bir engel bulunmamaktadır. Fakat bu noktada ortaya çıkabilecek sorun, iptal davası sonrası pay sahibinin denkleştirme davası açmasının, hakkın kötüye kullanılmasına sebebiyet verip vermeyeceğidir. İptal davası açan pay sahibinin aynı zamanda denkleştirme davası açmasına imkân tanınmasının hakkın kötüye kullanılması olarak yorumlamak hukuka uygun olmayacaktır. Nitekim her iki dava neticesinde elde edilecek sonuçlar birbirlerinden farklıdır. Kanun tarafından tüm pay sahiplerine kanuna aykırı gerçekleştirilen birleşmenin iptaline ilişkin talep hakkı verilmiştir. Bunun dışında kanun nezdinde iptal davası yanında denkleştirme davasının açılamayacağına dair bir madde bulunmamaktadır. Ayrıca TTK’nın 191. ve 192. maddelerine göre pay sahibi, denkleştirme davası sonucunda yalnızca uygun miktarda denkleştirme akçesinin saptanmasını talep edebilmektedir. Bu sebeple kendisinin daha fazla miktarda paya sahip olması gerektiğini savunan ortağın, iptal davası ile birleşmenin iptalini isteme hakkı da bulunmaktadır. Pay sahibinin iptal davası açarak birleşmenin iptal edilmesi ile birlikte, bu davadan çıkacak olası olumsuz bir kararın etkilerini devre dışı bırakmak amacıyla denkleştirme davası da açmasında herhangi bir hukuki engel bulunmamaktadır.

Her iki davanın birlikte açılmış olması halinde bu davaların birleştirilmesi veya birleştirme gerçekleşmese de bekletici mesele yapılması önünde de herhangi bir engel bunmamaktadır.

b. Sorumluluk Davası

Sorumluluk davası, iptal davası ile denkleştirme davasının iç içe geçen bazı sonuçlarının aksine farklı nitelikte bir davadır. Sorumluluk davası aracılığıyla pay sahipleri, birleşme sonucu uğradıkları zararın tazminini, birleşmeye katılan ve kusuru bulunan tüm kişilerden talep etmektedirler. Denkleştirme davasında birleşme işlemi bakımından herhangi bir kusur aranmadan, ortaya çıkan sonuç açısından pay sahibi haklarının korunup korunmadığı incelenmektedir. Sorumluluk davasında ise, kusur esasına göre sorumlu kişilerden tazminat talep edilmektedir.

Sorumluluk davası, sadece ortakları değil aynı zamanda alacaklıları da koruma amaçlı öngörülen ve işlemlere herhangi bir şekilde katılmış bulunan kişilere karşı açılabilecek davadır. Ortak ve alacaklıların yanı sıra sorumluluk davasının yapılan işlemden zarar gören ilgili şirket tarafından da açılması mümkündür. Zararın doğmasına sebebiyet verenler yalnızca, kusurları oranında verdikleri zarardan sorumlu tutulacaklardır.

İptal davası ile denkleştirme davasında olduğu gibi, pay sahiplerinin hem denkleştirme hem de sorumluluk davasını beraber açabilmelerine engel bulunmamaktadır. Bu nedenden dolayı, sorumluluk davasının açılması üzerine denkleştirme davası açılamayacağının olumsuz dava şartı olarak ileri sürülmesi de mümkün değildir.

4. Davanın Hukuki Niteliği

Eda davası, davalının bir şeyi yapmaya, bir şeyi vermeye veya bir şeyi yapmamaya zorlanmasını istediği dava türüdür. Denkleştirme davası, daha önce vurgulandığı üzere ortaklık payı veya ortaklık hakkı korunmayan pay sahiplerinin, pay veya diğer haklarının karşılığında uygun bir denkleştirme akçesi saptanmasını talep ettikleri bir davadır. Denkleştirme davasında pay sahiplerinin, dava öncesinde kendilerine ödenmesi gereken miktarın ne olduğu konusunda kesin bir miktar belirtmeleri mümkün değildir. Her ne kadar pay sahipleri dava dilekçelerinde kendilerine ödenmesi gereken miktarı belirtmek zorunda olsalar da, bu miktarın kesin olarak belirtilmesinin davacılardan beklenmesi mümkün değildir. Davacı, denkleştirme davasında asgari talep miktarını belirtmek durumundadır. Dava, belirsiz alacak davası olarak da açılabilecektir.

Usul hukuku bakımından ilginç olan düzenleme ise dava sonunda mahkeme tarafından verilecek kararın, TTK’nın 191. maddesinin 2. fıkrası uyarınca davacı ile aynı hukuki durumda bulunan birleşmeye veya bölünmeye katılan şirketler ile tür değiştiren şirketin diğer ortakları hakkında da geçerli olmasıdır. Dolayısıyla genel kuralın aksine, tek bir pay sahibinin açtığı davanın sonucundan, diğer pay sahipleri de etkilenecektir. Böylece Türk hukukunda ilk defa bir mahkeme kararının olumlu etkisini aynı konumdaki kişilere de yansıtan bir dava türü ortaya çıkarılmıştır.

5. Dava Sonucunun Etkileri

a. Genel Etkileri

Davacı, yeniden yapılandırma işleminde pay değişim oranının ve buna bağlı olarak denkleştirme tutarının ortaklık haklarının aykırı olarak tespit edildiğini dava dilekçesinde belirtir. Bu davada denkleştirmeden başka bir talepte bulunulamaz.

Mahkeme, yeniden yapılandırma sözleşmesinde belirlenen değişim oranından daha düşük bir değişim oranına veya davacıya yeni kurulan veya tür değiştiren ortaklıktan pay verilmesine karar veremez. Bu davada, davacıya yapılacak bir denkleştirme ödemesine hükmedilebilir. Bu davada verilecek karar, birleşme, bölünme veya tür değiştirme kararının geçerliliğini etkilemez. Bu husus, TTK’nın, yeniden yapılandırma işlemlerini kolaylaştırmayı, özendirmeyi ve ayakta tutmayı benimseyen anlayışına uygundur. Kısacası denkleştirme davası, yeniden yapılandırma işleminin kolaylaştırılması ile ortakların haklarının korunması arasında bir denge sağlamaktadır.

Ortaklık payı ve ortaklık haklarının incelenmesi davası ticaret hukukunda yeni bir dava olmasının yanı sıra, sonuçları itibariyle de Türk hukukuna yenilik getiren bir davadır. Nitekim TTK’nın 191. maddesinin 2. fıkrası uyarınca bu dava sonucunda denkleştirme talebine ilişkin verilen mahkeme kararının, davacı ile aynı hukuki durumda bulunan tüm pay sahipleri açısından da geçerli olacağı, usul hukuku bakımından tamamen yeni bir düzenlemedir.

b. Birleşme Kararına Etkisi

Pay sahipleri, denkleştirme davasıyla birlikte ortaklık haklarının ve ortaklık paylarının ihlâl edildiğini ve bu sebeple kendilerine denkleştirme akçesi ödenmesi gerektiğini ileri sürmektedirler. Dolayısıyla bu davada esasen pay sahipleri birleşme kararı ile doğrudan değil, dolaylı olarak etkilenmektedirler. TTK’nın 191. maddesinin 4. fıkrasında, ortaklık haklarının incelenmesi davasının, birleşme kararının geçerliliğini etkilemeyeceği düzenlenmiştir.

Birleşme kararının geçerliliğinin incelendiği dava, birleşme kararının alındığı genel kurul kararının iptali davasıdır. Bu davada pay sahipleri, birleşmenin TTK’ya aykırı bir şekilde gerçekleştirildiğini savunmaktadırlar. Buna istinaden pay sahiplerinin, birleşme kararına olumsuz oy vermeleri ve bu hususu da tutanağa geçirterek iptal davası açmaları gerekmektedir.

İptal ve denkleştirme davalarının birlikte açılmasına herhangi bir hukuki engel bulunmamaktadır. Dolayısıyla pay sahibi, birleşmenin iptaliyle birlikte, talebinin reddedilmesi olasılığına karşılık denkleştirme talebini de ileri sürebilecektir. Sonuç olarak denkleştirme davasında mahkemeden, denkleştirme akçesi adı altında ödeme talep edilmektedir. Bu sebeple talebin amacının aşılarak, mahkeme tarafından bir de birleşme kararının geçersizliğine kararı verilmesi hukuka aykırı olacaktır. Bu durumda birleşmenin iptalini isteyen pay sahibi, birleşme kararına olumsuz oy verip, bunu tutanağa geçirtmesi şartıyla iptal davası açmalıdır.

Birleşme sonucu devralan şirket ortaklarının haklarının da olumsuz etkilenebileceği göz önünde bulundurulmalıdır. Bu duruma örnek olarak; devralma yoluyla birleşmede, şirketlerin değerlemesinin hatalı yapılmasından dolayı devreden şirket, pay sahibine mevcut durumundan daha fazla oranda devralan şirket payı verilmesi veya devreden şirket pay sahibine değerleme sonucu hatalı oranda imtiyazlı pay tanınması, devralan şirket pay sahibinin ortaklık payı ve haklarını da olumsuz etkileyebilecektir. Denkleştirme davası, her ne kadar değerlemenin hatalı yapılmış olmasından dolayı pay sahibi tarafından açılsa da TTK’nın 191. maddesinin 4. fıkrasına göre mahkemenin nihai kararının, birleşme kararını etkilemeyeceği belirtilmiştir.

Pay sahibinin dava açmasındaki hukuki yararı, birleşmede yapılan hatalı değerleme işleminden dolayı ortaklık payı ve ortaklık haklarının zarara uğramasıdır. Bu sebeple pay sahibi bahse konu zararının, denkleştirme akçesinin saptanması ile giderilmesini ve mahkemenin de buna ilişkin hüküm tesis etmesini talep etmektedir. Mahkeme nihai olarak, davacı pay sahibinin talebini kabul ederek bir denkleştirme akçesi saptanmasına karar verebileceği gibi, davayı reddederek, değerlemenin doğru yapıldığına da karar verebilir.

V. Sonuç

Ortaklık payı ve ortaklık haklarının korunmaması, değerlemenin ve değişim oranının uygun bir şekilde yapılmaması, pay sahiplerine yeni paylar dağıtılırken paya bağlı haklar ile imtiyazların gözetilmemesi ve buna bağlı olarak ayrılma akçesinin uygun belirlenmemiş olması hallerinde pay sahipleri, denkleştirme davası açarak uygun bir denkleştirme tazminatının saptanmasını talep edebileceklerdir. Bahse konu dava, birleşme kararının tescilinin ilanı tarihinden itibaren 2 aylık hak düşürücü süre içerisinde açılmalıdır. Söz konusu sürenin başlangıç tarihinin hangi birleşmeye katılan ortaklıklardan, hangisinin temel alınarak belirleneceğine ilişkin kanunda yeterli bir düzenleme bulunmamaktadır. Bu konudaki belirsizliğin giderilmesi ve bu hususta gerekli mevzuat değişikliklerinin yapılması gerekmektedir.

Denkleştirme davasının konusunu esas olarak ortaklık payı ve ortaklık hakları oluşturduğundan dolayı, kanunda bu davanın birleşmeye katılan ortaklıkların tamamı tarafından açılabileceği düzenlenmiştir. Böylelikle pay sahiplerinin tamamı davacı sıfatına haiz olabileceklerdir. Davalı ise devralan veya yeni kurulan anonim ortaklıktır. Bahse konu davanın gerek devralan ve gerekse de devreden şirket pay sahipleri tarafından davalı ortaklığa yöneltilmesi gerekmektedir. Davanın giderleri devralan şirkete ait olacaktır. Ortaklık paylarının veya ortaklık haklarının korunmasını inceleme davası birleşme, bölünme veya tür değiştirme kararının geçerliliğini etkilememektedir.

Bunların yanı sıra TTK’nın 191. maddenin 2. fıkrasındaki düzenlemeye göre, davacı ile aynı durumda bulunmaları halinde mahkeme kararı, birleşmeye, bölünmeye veya tür değiştirmeye katılan şirketlerin tüm ortakları hakkında da hüküm doğurmaktadır. Böylelikle Türk hukukunda ilk defa lehe sonuçlanan bir mahkeme kararını, aynı konumda olan diğer kişilere de yansıtan bir dava türü ortaya çıkmıştır. Bundan dolayı bu dava türüne kanun gerekçesinde “grup davası” denilmiştir.

Denkleştirme davasının sonucunda verilen mahkeme kararının, birleşme kararının geçerliliğine bir etkisi olmayacaktır. Mahkeme her ne kadar birleşmenin pay sahibinin ortaklık payı ve ortaklık haklarına zarar verdiğine dair karar verse de bunun sonucunda hükmedilen husus denkleştirme tazminatıdır.

Ortaklık paylarının ve ortaklık haklarının incelenmesi davasının, pay sahiplerinin haklarını tek başına koruyabileceği söylenemeyecektir. Bu davanın, birleşmeler bakımından özellikle değerleme işlemlerinde daha dikkatli davranılmasını ve birleşme sözleşmelerinde azınlıkta kalan pay sahiplerinin haklarının gözetilmesini sağlayacaktır. Mevzuattan kaynaklanan belirsizlik veya boşlukların ortadan kaldırılması halinde uygulamada karşılaşılan sorunların da ortadan kalkacağı aşikardır.

***

Av. Anıl Coşkun, LL.M.

info@anil-coskun.com

 

Web sitemizdeki tüm makale ve içeriklerin telif hakkı Av. Anıl Coşkun’a aittir. Tüm makaleler hak sahipliğinin tescili amacıyla elektronik imzalı zaman damgalıdır. Sitemizdeki makalelerin kopyalanarak veya özetlenerek izinsiz bir şekilde başka web sitelerinde yayınlanması halinde hukuki ve cezai işlem yapılacaktır.